Kitaptaki yeri
Kitaptaki yeri
Daha azını görŞifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi girin. E-posta yoluyla bir bağlantı alacaksınız ve yeni bir şifre oluşturacaksınız.
Üzgünüz, soru sorma izniniz yok, Soru sormak için giriş yapmalısınız.
Lütfen bu sorunun neden raporlanması gerektiğini kısaca açıklayın.
Lütfen bu cevabın neden bildirilmesi gerektiğini kısaca açıklayın.
Lütfen bu kullanıcının neden bildirilmesi gerektiğini kısaca açıklayın.
DAVA TÜRÜ: İtirazın kaldırılması ve tahliye İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu hakkında kira alacağının tahsili ...Devamını oku
DAVA TÜRÜ: İtirazın kaldırılması ve tahliye
İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu hakkında kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istekli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlunun vaki itirazı üzerine davacı İcra Mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece tahliye davasının derdestlik nedeniyle usulden reddine, alacağa ilişkin davanın esas dosyadan ayrılarak başka bir esasa kaydedilip yeni esas üzerinden yürütülmesine karar verilmesi üzerine, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 06.06.2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı alacaklı tarafından 09.09.2014 tarihinde başlatılan icra takibi ile ödenmeyen 2014 yılı Eylül ayı kirası ile muacceliyet şartı gereği ödenmesi gereken kira paraları ve 100’er TL eksik ödenen 2014 yılı Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları kira parası toplamı 6.900 TL nin tahsili istenilmiş olup, itiraz üzerine İcra Mahkemesine başvurularak itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunulmuştur. Mahkemece her ne kadar aynı mahkemenin 2014/220 esas sayılı dava dosyasında davalı kiracının temerrüt nedeniyle tahliyesine karar verildiği, kararın halen kesinleşmediği belirtilerek eldeki dava dosyasına konu taşınmazın ve taraflarının aynı olduğundan bahisle derdestlik nedeniyle tahliye davasının usulden reddine karar verilmiş ise de, mahkemece derdestliğe esas alınan dosyada 2013 yılı Kasım ayı ile 2014 yılı Nisan ayı kira paralarının tahsilinin talep edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Aynı taşınmaza ilişkin farklı dönem kiraları için ayrı ayrı takip yapılmasında ve itiraz halinde mahkemelerden itirazın kaldırılması ve tahliye istenilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. İtirazın kaldırılması istenilen icra dosyalarının ve istenilen kira parasının farklı dönemlere ait olması nedeniyle derdestlikten söz edilemeyeceğinden işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile tahliye davasının usulden reddine karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan davalı takibe itiraz etmiş olup itiraz kaldırılmadan tahliye istenilemeyeceğinden alacağa ilişkin davanında esas dosyadan ayrılıp ayrı bir esasa kaydedilmesi doğru değildir. Her iki davanın birleştirilip görülmesi gerektiğinden hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428 ve İİK.nın 366.maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.01.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Az okuDavacının kira parasının tespitini istemesi, açılan tahliye davasında ihtiyaç iddiasının samimi olmadığına delil teşkil etmez. Ayrıca davacının dava konusu kiralananın dışında kirada başka yerlerinin de olup, bu yerlerin tahliyelerinin istenmemesi mülkiyet hakkının bir sonucu olup davacı kötü niyetli olarak ...Devamını oku
Davacının kira parasının tespitini istemesi, açılan tahliye davasında ihtiyaç iddiasının samimi olmadığına delil teşkil etmez. Ayrıca davacının dava konusu kiralananın dışında kirada başka yerlerinin de olup, bu yerlerin tahliyelerinin istenmemesi mülkiyet hakkının bir sonucu olup davacı kötü niyetli olarak kabul edilemez.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık, iş yeri ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin davalının kiracısı olduğu taşınmazı market ve tekel büfesi olarak işlettiğini, davacılardan C…..’in oğlu Ö….’ün de yirmialtı yaşında olup eğitimini tamamladığını, askerliğini yaptığını, halen bir işi olmadığını, kiralananda aynı işi yapmak istediğini, bu konuda davalıya ihtarname gönderilmesine rağmen sonuç alınamadığını belirterek, davalının kiralanandan tahliyesini talep etmiştir. Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, davacıların daha Önce aynı nedene dayanarak açtıkları davanın reddine karar verildiğini, şartlarda bir değişikliğin olmamasına rağmen yeniden tahliye davası açılmasının ihtiyacın gerçek ve samimi olmadığını gösterdiğini, davacıların aynı parselde bulunan ve daha büyük olan üç dükkanlarının daha olduğunu, davalıyı tahliyeye zorlamak için kira tespit davası da açtıklarını asıl amacın kira parasını artırmak olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.
Olayımıza gelince; uyuşmazlık ihtiyaç iddiasına dayalı tahliye istemine ilişkindir. Davaya dayanak yapılan ve hükme esas alınan 15,07.1992 başlangıç tarihli ve süresiz kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. 21.07.2004 tarihinde tebliğ edilen ihtarname ile dava süresinde açılmıştır. Davacılar, Cemil’in oğlu Özgür’ün işsiz olduğunu, kiralananda market-tekel bayii işi ile iştigal edeceğini iddia ederek tahliye isteminde bulunmuştur. Dinlenen davacı tanıkları davacının iddiasını doğrular nitelikte anlatımda bulunarak 1979 doğumlu ihtiyacımın uzun süredir işsiz olduğunu, artık bir iş yapmak istediğini, kiralananda market-tekel bayii işi yapacağını söylemişlerdir. Yapılan keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda da davalının kiralananda halen aynı işi yaptığı davalının savunmasında belirtilen diğer dükkanların boş olmayıp kirada oldukları ve kiralananın da yapılacak işe uygun bulunduğu belirtilmiştir. Davacının yasal hakkını kullanarak kira tespiti isteminde bulunması tahliye isteminin kabulüne engel oluşturmaz ve ihtiyacın samimi olmadığını göstermez. Yine kirada bulunan dükkanlardan yapılacak işe uygun olanının seçilerek tahliyesinin istenmesi mülkiyet hakkının kullanımının gereğidir ve davacının bu konuda seçimlik hakkı bulunmaktadır. Kaldı ki kiralananda halen aynı iş yapılmaktadır. Davalı hakkında daha önce açılan tahliye davasının reddine karar verilmesi işbu dava için kesin hüküm oluşturmaz. Uzun süredir işsiz olan ve kendisine ait başkaca iş yeri bulunmayan davacının oğlunun toplanan delillere göre ihtiyaç iddası kanıtlanmıştır. Bu durumda mahkemece ihtiyacın samimi olmadığı, asıl amacın kira parasını artırmak olduğu düşüncesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece tahliye isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyannca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 04.04.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Az okuYargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/3589 E. , 2023/3468 K. HMK 141 Zamanaşımı defi, cevap ve ikinci cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir. Zamanaşımı, dava tarihinde yürürlükte olan HMK 141. madde kapsamında bir ilk itiraz olmayıp maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i ve savunma aracı ...Devamını oku
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2022/3589 E. , 2023/3468 K.
HMK 141
Zamanaşımı defi, cevap ve ikinci cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir.
Zamanaşımı, dava tarihinde yürürlükte olan HMK 141. madde kapsamında bir ilk itiraz olmayıp maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i ve savunma aracı olup 6100 sayılı HMK’nın 141. maddesi gereğince cevap veya ikinci cevap dilekçesi ile yapılması zorunludur. Cevap ve ikinci cevap dilekçesinde ileri sürülmemiş ise aynı maddenin 2. bendine göre karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah ile ileri sürülmesi de mümkündür.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davalı tarafa dava dilekçesi 01.06.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalılar vekili ise cevap dilekçesi ile açıkça zamanaşımı definde bulunmamış olup, o halde zamanşımı def’i bulunmadığı gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, zamanaşımının def’i niteliği gözetilmeksizin itiraz gibi değerlendirilip zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
Az okuHangi alacak kalemleri belirsiz hangileri kısmi ekteki tabloda
Hangi alacak kalemleri belirsiz hangileri kısmi ekteki tabloda
Az okuMaktudur, ara karar veya nihai karar fark etmez ödenir
Maktudur, ara karar veya nihai karar fark etmez ödenir
Az okuMiras bırakanın, gelinine mehir olarak verdiği taşınmaz devri, yazılı belge ve tanık beyanlarıyla ispatlanmışsa, bu devir geçerli olup, muris muvazaası sayılmaz. Yargıtay Kararı – 1. HD., E. 2014/5970 K. 2015/7739 T. 27.5.2015 “Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası ...Devamını oku
Miras bırakanın, gelinine mehir olarak verdiği taşınmaz devri, yazılı belge ve tanık beyanlarıyla ispatlanmışsa, bu devir geçerli olup, muris muvazaası sayılmaz.
Yargıtay Kararı – 1. HD., E. 2014/5970 K. 2015/7739 T. 27.5.2015
“Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ‘ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, duruşma isteği değerden reddedilerek gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanları K1’nun 3865 ada 8 parsel sayılı taşınmazını o dönemde oğlu K2 ile nişanlı olup evlilik hazırlığı yapan müstakbel gelinine muvazaalı olarak ve bedelsiz satış göstererek devrettiğini ileri sürerek miras payı oranında iptal-tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu taşınmazın taraflar arasındaki yazılı anlaşma uyarınca mehr olarak kendisine devredildiğini, muvazaadan ve mirasçılardan mal kaçırma amacından bahsedilemeyeceğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan K3’nun 08.08.2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızı K4 ile davalının eşi K2 ve diğer çocukları K5, K6, K7 ve K8’yü bıraktığı, mirasbırakanın kayden maliki olduğu çekişme konusu 8 parsel (yeni 3865 ada 8 parsel) sayılı taşınmazı 11.05.1982 tarihinde davalı F1’a satış suretiyle temlik ettiği, F1’ın mirasbırakanın oğlu K2 ile 12.05.1982 tarihinde evlendiği, evlilik cüzdanının içindeki sayfaya yazılıp muhtarca onaylanan ve mirasbırakan K3 ile davalının babası K9 ‘ün imzasını taşıyan adi yazılı belgede; ” 258 m2 arsasıyla sekiz odalı ev, komple mehri nikahı 71.000 liradır” ibaresinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davacının murisinin çekişmeli taşınmazı davalıya mehr olarak verdiği, dosyadaki evlilik cüzdanının iç sayfasına yazılıp mirasbırakan tarafından da imzalanmış adi yazılı sözleşme ve davalı tanıklarının ifadeleri ile belirlenmiştir. Bilindiği üzere, mehr kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi armağan etmesidir.
Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehr, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (2.12.1959 günlü, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehr sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir. (Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi’nin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 sayılı kararı)
Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında üçüncü bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 128. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunun (BK) 110. maddesi) yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, TBK’nin 288. (Borçlar Kanununun 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. Esasen taşınmazın sicil kaydı (mülkiyeti) da davalıya intikal ettirilmiştir. (BK.m.238)(4.HD. 18.2.1985 gün ve 1984/9153 E, 1985/1223 K., 1.H.D. 27.05.2009 tarih 2009/4577E-2009/6090 K). Bu durumda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve buna ilişkin olgular birlikte değerlendirildiğinde anılan belgeye değer verileceği kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Az okuSözleşmede kira artış şartı yoksa evet çekilmesi gerekiyor, kira artış şartı varsa (Tüfe vb.) o zaman ihtar çekilmesine gerek yok, doğrudan dava başlatılabilir. Bu durumda karar verilecek yeni kira, yeni dönemden itibaren geçerli olur.
Sözleşmede kira artış şartı yoksa evet çekilmesi gerekiyor, kira artış şartı varsa (Tüfe vb.) o zaman ihtar çekilmesine gerek yok, doğrudan dava başlatılabilir. Bu durumda karar verilecek yeni kira, yeni dönemden itibaren geçerli olur.
Az okuKitaptaki yeri
Kitaptaki yeri
Daha azını görhttps://www.kararkutuphanesi.com/yazi.php?id=10744&Kira-sozlesmesinin-tapu-siciline-serh-verilmesi-halinde-yeni-malikin-ihtiyac-nedeniyle-tahliye-davasi-acamayacagi-hk
bu kararlarda geçen k2 vs. nedir
bu kararlarda geçen k2 vs. nedir
Daha azını gör